Son Ümit.
Kültür-Edebiyat dergisi

Ceyhun Emre TEOMAN

 
Son Ümit dergisi olarak Afrika şairi Ceyhun Emre Teoman ile söyleştik;

 

1- Ceyhun Bey, bize ve okurlarımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?

-İzmir’de büyüdüm ama nerelisiniz derseniz Sivaslıyım derim. Açıkçası Sivas’ta hiç bulunmadım ama kan çekiyor derler ya aynen öyle gerçekten. Dediğim gibi İzmir de büyüdüm, iyi ki de orada büyümüşüm ben bunu her yerde dile getiriyorum. İzmir’in o sosyal demokrat ortamı, mozaik yapısı, ılıman iklimi, farklı kültürleri içinde barındırabilmesi hakikaten sonraki yaşantımda farkına vardım ki bana çok şey katmış…

Lise döneminde Ney ile tanıştım, o dönemlerde hitabet, şiir okuma yarışmalarına katılıyordum. Bu sonraki hayatımda hitabet ile sahne ile alakalı sahne bulabilmemi sağladı. Sonrasında Ankara’ya geldim, burada da devam etti bu işler. Sahne haricinde yazan bir insanım,  yazmaya ise lise son- üniversite başlarında başladım diyebilirim…

Ama bana “Ceyhun Emre kimdir?” diye soruduğunda soruyla cevap veriyorum;

Afrika öncesi Ceyhun Emre mi, Afrika sonrası Ceyhun Emre mi?

1/B-Neden hikâye yazmayı tercih ettiniz?

-Alan olarak hikâyeyi tercih ettim çünkü zordur. Mesela bir romanda karakterleri yazar, betimlemeleri sıralarsınız ama hikâye dar alanda kısa paslaşmalardır ve zekâ ister, konuya yoğunlaşma gerektir. Özellikle kısa hikâyeleri seviyorum çünkü insanoğlunun da ömrü kısa, üç günlük dünya sonuçta. Mesela “İnsan hikâyesi” diyoruz, “İnsan romanı”  demiyoruz…

Afrika Şiirlerini yazdım çünkü şiir şuurdur, şuurlu bir şekilde hisseden adama şair derler. “Şiir”, “Şuur”, “Şair” hepsi aynı kökten gelmektedir zaten…

2- Uzun bir süre Afrika'da bulundunuz. Gözlemlerinizi okuyucularımızla da paylaşır mısınız?

-“Yok” kelimesinin anlam bulduğu kıta Afrika. Çok büyük bir sarsıntı yaşıyorsunuz, kırılmalar oluyor içinizde. Ben şiirleri “Ah, vah” edilsin diye değil insanlar kendisini sorgulasın diye yazdım. Afrika kendimi sorgulamam neden oldu mesela şuan arafta kalmış gibiyim. Sanatçıysan, hakikaten düşünen ve üreten bir adamsan arafta kalman çok doğal, çünkü bir tarafın adamı olamıyorsun pek çok isim de buna örnek verilebilir.

Çok büyük bir cehalet var, Hz. Muhammed döneminde kızların diri diri toprağa gömülmesine anlam veremeyebilirsin okuyarak ama bunu orada hala görebiliyorsun. Mali’de Timbuktu isminde bir şehir var ki vaktinde dünyanın ilim merkezlerinden biriymiş. Şuanda bile elli binin üzerinde el yazması eser var. 300-400 yıl önce insanlar uzay araştırmaları yapılırmış, o kadar ki yolu düşüp de oradan geçmeyen ilimdeki itibarından şüphe edilirmiş.

2/B- Peki, bu seyahat sizce sanatınıza ne kattı?

-Kalemim biraz daha keskinleşti diyebilirim, çünkü arafta kalıyorsun artık birçok şeyi daha net değerlendirebiliyorsun. Başkentler, şehir merkezleri biraz kendini gizleyebiliyor ama ben daha çok kırsal bölgelerde gezdiğim için gerçek Afrika’yı gördüm.

3- Çok yönlü bir kişiliğe sahipsiniz, ney üflüyor, programlar yapıyor ayrıca yazıyorsunuz.  Peki, bunlar arasında sizin kendinizi daha yakın gördüğünüz bir etkinlik var mı?

-Elbette ki yazmak. Çünkü yazmak dışındaki bütün faaliyetler benim iç dünyam ile ilgili uğraşlarım, yazmak öyle değil ama yazdığım andan itibaren benden sonraki nesille ilgili bir duruma düşüyor. Afrika hakkında yazdıklarım yirmi yıl sonra okunduğunda bugünler hakkında bir bilgi verecek insanlara. Örneğin Afrika’ya gitmeden önce dinleyin/okuyun şiirleri Afrika hakkında fikir sahibi olursunuz, ben Afrika’ya giderken yoktu böyle bir imkân.

4- Şuana kadar beş kitap çıkarttınız ve aldığımız duyuma göre yakın zamanda yeni bir kitabınız daha geliyor. Peki, eserleriniz içinde sizin açınızdan öne çıkan bir kitap var mıdır?

Ayrımını yapmam mümkün değil Maalesef.

5- Yazma amacınızı sorguladığınız oluyor mu? Hiç okurunuz olmasa da yazmaya devam eder miydiniz?

-Kasıtlı olarak yaptığımız bir husus değil yazmak, yani “Bugün oturup bir şeyler yazayım” demiyorum mesela. Aslında okumanın taşan kısmıdır yazmak, tabii iyi bir gözlem de okumak kadar etkilidir diyebilirim ama altını “Çiziyorum iyi bir gözlem!” detaylı, iyi analiz edilmiş bir gözlemden bahsediyorum. Zaten okumak ilaha bir metin üzerinde olmaya bilir, insan başkalarını veya doğayı okuyabilir.


 

6- Sizce yazmak bir yetenek midir yoksa çalışarak da başarılabilir mi?

-Bu bir yetenekse dahi başlarda bunu fark etmezsin zaten. Yetenekli olsan ve yeteneğin seni yazma zorlasa bile başlarken düşünmezsin bunu, sen yazıyorsundur çünkü o an. Ancak profesyonel olarak kendini yönlendirmezsen bu alana, okuduklarınla, yazdıklarınla, sohbet ortamınla, açık bir şekilde söylüyorum bu işi yapamazsın. Çünkü piyasadaki her kitabı okuyamazsın, seçici olman gerekir.

7- Sizce bir eserin nitelikli sayılması için hangi koşulları oluşturması gereklidir?

-Bu bahsettiğiniz eser bugün kitapçılarda satılan ticari bir meta ise bunun koşulları farklıdır, belki iyi bir kapak, iyi bir iç tasarım...

Bazı eserler vardır 300-500 satılır, kulaktan kulağa ulaşır, el altından satılır. Bu piyasa çok değişken önemli olan okuyucunun ne aradığı, “Kaç karatlık bir elmas arıyor okur?” önemli olan bu. Göz ardı edemeyeceğimiz geçeklerden biri de kişisel zevkler tabii, “Nitelik” herkesçe farlı anlaşılabilir.

8- Şiirde intihali nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce intihal esinlenmek mi yoksa ilham hırsızlığı mıdır?

-Bu yazarı meta haline getiren endüstrinin bir sonucudur işte. İsmi duyulmuş bir yazara yapılan baskılar sonucunda oluştuğuna inanıyorum, çünkü kitabevlerinin baskılarına dayanamayarak yazdıkları kitaplarda bir yerlerden toplanan bilgiler ile oluyor, çalmak bu ama yazar ne yapabilir ki? Burada okuyucunun çok dikkatli olması gerekiyor…

9- Edebiyat dergiciliğinin geleceğini interaktif yayıncılıkta mı yoksa basılı yayıncılıkta mı görüyorsunuz?

- Yazının kutsal, semai bir şey olduğuna inanamıyorum yine de dergiciliği bir yerde göremiyorum maalesef. Korku ve endişelerim var bu sanal ortam yazıyı nereye götürür bilemiyorum. Bundan birkaç nesil sonra düşüncenin, yazının, ürettiğiniz, hissettiklerinizin bir anlam ifade etmeyecek gibi gözüküyor. Müzelerde sergilenir herhalde ilerleyen zamanlarda.

9/B-Sosyal medya ve edebiyat ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?

-Yazarlık mesleğini küçülttüğüne inanıyorum ben, yazarın/şairin parmak izi olmalı öncelikle sonra yazabilmeli insanlar. Hani derler ya “Şiir şairin parmak izidir, parmak izini fark etmeli ki iz bırakabilesin. Sosyal medya içerisinde Twitter’ı tercih ederim çünkü daha çok yazmak üzerine kurulu bir sanal dünya, bazı güzel paylaşımlar da var tabii yok diyemeyiz ancak iyi ve kötü yanlarını teraziye koymuyorum bile…

10- Bizleri yakın zamanda bekleyen yeni bir projeniz var mı?

-Yakın zamanda dört kitap projem var ancak ne zaman gelirler bilemiyorum. Bunlarda bir tanesi de “Afrika Günlükleri” olacak sanıyorum. Diğer projelerime şimdilik isim vermedim.

11- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mıdır Ceyhun Bey?

-Dediğim gibi mesele insanlık meselesi ancak işe kendimizden başlamamız gerekiyor. Bireysel olarak bir yerden başlayarak ister “Olmak”, “Varmak”, “Okumak”, “Tamamlamak”, “Seyir” deyin ne derseniz deyin bu kişisel bir olay…